Floransa, rönesansın doğduğu şehir olarak İtalya’nın en çok turist çeken şehridir. Michelangelo, Leonardo Da Vinci gibi birçok dünyaca ünlü rönesans sanatçısı bu şehirde soyluların koruması altında rönesansı başlatmışlar. Floransa gezilecek yerler için bu yazıyı hazırladık.
Floransa, şehir merkezinin sakinliği, içinden geçen Arno Nehri’nin mazarası ve tarihi yapılarıyla harika bir şehir. Floransa’nın İtaya’da kullanılan ismi Firenze. Floransa’ya 2014 yılı verilerine göre yılda 14 milyon turist gelmekteymiş. İtalya’da rönesansın doğumu için en önemli şehirlerden bir tanesidir. Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Dante Alighieri, Floransa’da yaşamış ve bu şehirden ilham almış sanatçı ve yazarlardır. Soylu aileler birbirleriyle çekişmelerinden dolayı Avrupa’nın ortasında sanatçıları koruma altına almışlar ve Floransa’da rönasansı başlatmışlar. Floransa’nın geçmişi MÖ 60’da Jül Sezar’a dayanır. Sezar, emekliye ayrılmış askerlerine nehir kıyısındaki tarım için oldukça verimli toprakları vermiştir. Ayrıca Pinokyo’nun yaratıcısı Carlo Lorenzini gene Floransa’da dünyaya gelmiştir.
Biz de, Floransa gezimize Arno Nehri’nin kıyısındaki doğa ile birleşmiş tarihi yapıları fotoğraflayarak başlıyoruz. Akşamüstü güneşi ile tarihi binalar daha hoş görünüyorlar.
İlk gözümüze çarpan ihtişamlı bina, ‘’Biblioteca Nazionale Centrale di Firenze’’ oluyor. Bu bina, İtalya’nın en büyük ve Avrupa’nında en önemli kütüphanesiymiş. 1714 yılında kurulmuş ve içinde 6 milyona yakın kitap bulunan eşsiz bir tarihe baktığımızı ilk gittiğimizde bilmiyorduk.
Daha sonrasında Floransa’nın ara sokaklarına kendimizi bırakıyoruz. Bir elimizde harita diğer elimizde gps yürüyerek geziyoruz. Floransa küçük bir yer olduğu için yürüyerek şehir merkezinin gezilmesi oldukça kolay. Daha sonra karşımıza ‘’Basilica di Sante Croce’’ çıkıyor. Santa Croce Bazilikası yüksekliği ve oldukça ayrıntılı yapılmış ince işçiliği ile insanı büyülüyor. Yapı, Franciskan Meshebinin en önemli kilislerinden biriymiş. Fransiskan’lar 13 YY’dan beri süre gelen bir tarikatmış.
Santa Croce bazilikasına arkanızı verdikten sonra düz yürümeye devam ettiğinizde bir kaç sokak sonar karşınıza, Piazza della Signoria çıkıyor. Diğer adıyla Signoria Meydanı. Meydan, Floransa’nın ikinci büyük meydanıdır ve içinde Neptün Çeşmesi ve Vecchio Sarayını barındırır. Meydanda ayrıca birçok heykeli görmeniz mümkün. Bunlardan en çok dikkat çekeni ise yılan başlı medusayı elinde tutan Perseus heykelidir. Bu heykel zamanında düşmanları korkutmak için yapılmış.
Neptün Çeşmesi Bologna’da olduğu gibi Floransa’dada karşımıza çıkıyor. Deniz Tanrısı neptün adına yapılan bu Çeşme’de, Neptün’ün etrafında erkek deniz tanrıları, deniz kızları ve atlar bulunur. 1565 yılında yapılmış olup, ilk yapıldığında Michalangelo ve halk tarafından beğenilmeyen çeşmeymiş.
Neptün Çeşmesi’nin hemen arkasında Vecchio Sarayı bulunuyor. 1314 yılında tamamıyla yapılmış olan saray, 700 yıldır ayakta duruyor. 1872 yılından beri belediye sarayı olarak kullanılmaktaymış. Bize göre oldukça yüksek ve ihtişamlı görünmesinin yanında, üstünün surlara benzemesi ve yuvarlak pencereleri ile gözümüze yabancı gelmiyor. Kulesinde ayrıca bir çan ve meydandan görünebilecek şekilde bir saat bulunuyor.
Yürümeye devam ettiğimizde karşımıza Vecchio Sarayı’na benzeyen bir yapı daha çıkıyor. Vecchio’dan sonra aynı etkiyi göstermese de Bargello adıyla bilinen Plazza Del Popolo isimli yani halk sarayı olarak adlandırılan bu yapıyı görüyoruz. Eskiden kışla ve hapishane olarak kullanılmış bu yapı şimdi sanat müzesi olarak kullanılıyor.
Arno Nehri’nin üzerinden birçok köprü, Floransa’nın iki yakasını birbirine bağlıyor. Birçoğundan araç ile geçiş yapılabiliyor. Fakat gözümüze üzerinde dükkanlar bulunan bir köprü göze çarpıyor. Adının Ponte Vecchio olduğunu öğrendiğimiz bu köprü, Floransa’nın en eski ve ünlü köprüsüymüş. 1345 yılında inşa edilen bu köprü 2. Dünya Savaşı sırasında ayakta kalan tek köprüymüş.
Floransa’daki görülmesi gereken ilk yeri, sonradan görüyoruz. Floransa’nın en büyük yapılarından ve şehrin başka bir değişle simgesi olan Floransa Katedrali. Bu kadetrale Duomo adını vermişler. Yapımı yaklaşık 140 yıl sürmüş ve 1436 yılında inşaatı tamamlanmış. Yakından oldukça büyüleyici görüntüsü, dış çephesinin tamamen mermerlerden yapılmış olması büyüleyici görüntüye sahip kılıyor. Ayrıca ana yapıdan bağımsız bir de çan kulesi yapılmış. Katedralin tepesindeki kubbe, rönesansın ilk önemli yapı eserlerinden biri sayılırmış.
En büyük bazilikalardan olduğunu öğrendiğimiz San Lorenzo Basilikası için biraz yukarıya doğru yürüyoruz. Bazilika oldukça büyük ve Floransa’nın en büyük kiliselerinden biri. Zamanında şehrin dış duvarlarına kurulmuş bir yapı. San Lorenzo basilikası 14. YY’da Avrupa’daki maddi imkansızlık zamanlarında yapıldığı için dış cephesinde görmeye alıştığımız mermer ve süslü yapıları göremiyoruz. Ayrıca halen duvarlarında eksik tuğla yerleri bile görebilmek mümkün.
Yürümeye devam ettiğimizde Piazza Del Republica meydanı ile karşılaşıyoruz. Bu meydan Floransa’nın ilk forumu olma özelliğini taşıyor.
İtalya gezimiz boyunca yediğimiz en güzel dondurma ise, meşhur köprü olan Ponte Vecchio’ya giderken tadıyoruz. Tamamen yoğun kıvamı ve çok şekerli olmadan iyi tatlandırılmış olduğu için hoşuma gitti. Sizinde gezilerinizde kesinlikle buradan dondurma yemenizi tavsiye ederiz. Mekanın adı Queen Victoria Restaurant. Dondurma dışında yemeklerinin de güsel olduğunu düşündük ama yemek için vakit bulamadan Pisa’ya geçtik.
Retinamıza takılan diğer Floransa fotoğrafları ;