Yelken, MÖ 2400’lü yıllarda Mısır’da ilk defa kullanılmaya başlamasına rağmen tarihte bilinen ilk yelkenli yat yarışları 1660 yılında İngiltere’de organize edilmiştir. Bu ilk yarış bir iddaa sonucunda oluşmuş ve yarışa 2 yat katılmıştı. Yatların birinin sahibi York Dükü diğerinin sahibi ise 2. Charles idi. Günümüze kadar uzanan yat yarışlarının temelleri o zamanlar atılmıştı. Günümüzde ise yelken ve yat yarışlarının binlerce katılımcısı bulunmaktadır. Yelken yarışları üç ana grupta toplanırlar. Bunlar, handikap sistemi, tek tip (one design) teknelerle olanı veya okyanus ötesi olmak üzeredir.
Yarışmak isteyen tüm teknelerin aynı tipte, uzunlukta ve ağırlıkta olamadığı durumlar handikap sisteminin doğmasına yol açmıştır. Bu sistemde yatların belirli özelliklerine göre (yelken alanı, su hattı boyu, yaşı, ağırlığı vb.) her yata bir katsayı verilmektedir. Üstelik her yıl bu katsayı değişmektedir. Yatların yarışta elde ettiği zamanla, kendi katsayılarının çarpımının sonucunda elde edilen sonuç düzeltilmiş zaman olarak yarış sonucunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla zaman bakımından yarışı önce bitirmek kazanmanın kapısını her zaman açmamış olmaktadır. Bu sistem halen yelken camiası tarafından tartışılmaktadır. Ben dahil birçok kişi bu sistemin adil olmadığı düşünmekteyiz. Bu handikap katsayısı hesaplanırken bazı özelliklerin ağır basması sonucunda, bazı yatlar çok daha avantajlı çıkmaktadır. Örneğin yatlar eskidikçe avantajları büyük oranda artmaktadır ama hızları o ölçüde yavaşlamamaktadır. O yüzden bu handikap sistemi sonucunda yatçılık piyasasında bazı yat modellerinin daha avantajlı oldukları çok açık ortadadır.
İkinci tip yarış ise aynı boydaki, tipteki ve tamamen aynı olan yatlar veya yelkenliler arasında gerçekleşmektedir. Bu yarışlarda kullanılan malzeme aynı olduğu için iş tamamen ekiplerin başarısına veya o yarıştaki şansına kalmaktadır. Çok daha adil bir sistemdir. Ama eş tekneleri her zaman bulmak ve yarıştırmak, herkesin aynı marka ve model araba kullanmasını zorlamak gibi komik bir istek olarak kalacaktır.
Üçüncü tip yarış ise macera yarışçılığı dediğimiz okyanus yarışlarıdır. Tekneler, son teknoloji ile geliştirilmiş tasarımlarla ve büyük maliyetlere yapılırlar. Her yarışta ekipler yekendeki hız rekorunu kırmaya çalışarak doğa ile bir mücadeleye girerler. Kimi zaman yelkenciler hayatlarını ortaya koyarlar. Sponsorların da en çok yatırım yaptıkları ve yat ekiplerinin milyonlarca dolarlar kazandığı yarışlardır bunlar. Mücadelenin gücü artıkça yatların tasarımları geliştikçe çok büyük paralar harcanır.
Bu yazımda dünya üzerinde bilinen en önemli yat yarışlarının tarihçesini ve özelliklerini size anlatmaya çalışacağım.
Dünyanın en eski ve prestijli yat yarışı Amerika kupasıdır. İlk yarış İngiltere’nin Isle of Wight adasında 53 mil uzunluğundaki bir parkurda yapılmıştır. Yarışa toplam 16 yat katılmıştır. Bu yarışı, Amerikalı ekibin yaptığı yaklaşık 30 metre boyundaki Amerika Teknesi kazanmıştır. O Günden sonra yarışın adı Amerika Kupası olarak kalmıştır. Çok uzun yıllar diğer ülkelerin yatçıları Amerikalıların bilekleri bükememişlerdir. Amerikalıların adını verdikleri bu kupa 1851-1983 yılları arasında toplam 132 yıl boyunca Amerikalıların elinde kalmıştır. Bu Amerika egemenliği 1983 yılında Avustralya tarafından bozulmuştur. Daha sonra 1995 yılında İsviçre ve 2000 yılında gene Avustralya kupayı müzelerine taşımıştır.
Volvo Okyanus Yarışı
Volva Okyanus Yarışı’nı sadece bir yarış olarak algılamak çok yanlış bir tanımlama olacaktır. İnsanın dayanma sınırlarını zorlayan ve her yarışta yelkendeki hız rekorlarını kırmak için birbirlerini parçalayan dünyanın en iyi ve dayanıklı yelkencileri mücadele etmektedirler. Üstelik bu yarışta hayatlarını kaybetmiş yelkencilerin olması yarışın ne derece tehlikeli olabileceğini de gözler önüne sermektedir. Bu yarışın tohumları geçen yüz yıl iki önemli yelkenci tarafından atılmıştır. Francis Chichester ve Robin Knox-Johnston dünyayı tek başlarına dolaşmışlardır. Bunun duyumları diğer yelkenciler arasında yayılmıştır ve ekip halinde aynı yarışı yapmaya karar vermişlerdir. 1973 yılında ilk olarak bu fikri gerçekleştirerek dünyanın en uzun ve zorlayıcı yarışını başlattılar. Daha bu ilk yarışta 3 yelkenci hayatını kaybetti. Yelkenciliğin Everest Tepesi olarak adlandırılan bu yarış her 2 yılda bir yapılamaktadır. Gelecek Volvo okyanus yarışı 2011 Ekim ayında İspanyadan başlayacak ve yelkenciler en zorlu denizlerde toplam 39000 deniz milinin üzerinde yol yapacaklar.
Bu yarışın zorluk derecesini belirtmekte fayda vardır. Yarıçılar yarış boyunca taze gıda bulamazlar. Kurutulmuş ve konserve gıdalar ile beslenirler.Tüm bu çok sağlıklı olmayan beslenme koşullarına karşılık -5 derece ile 40 derecenin üzerindeki hava koşularında sadece tek bir takım kıyafetle mücadele ederler. Teknelerine inanmalı, dümencilerine güvenmeli ve hepsinden ötesi uykusuzluk ve açlığa göğüs germektedirler. Hiçbir ekip üyesi tek takım kıyafetten fazla kıyafet alamazlar. Sadece esas dümencinin mp3 çalar taşımasına izin verilir. Ruh hastalık seviyesi o kadar ilerlemiştir ki ekip üyeleri fazla ağırlık yapmasın diye diş fırçalarının uç kısımlarını kesmektedirler. Seyirde yatın baş tarafından sıçrayan tuzlu su ile yıkanmaktadırlar.
Zorlu yarışın tekneleri de tasarım harikası oyuncaklardır. Volvo Okyanus Yarışı’nda tek gövdeli open 70 sınıfı tekneler kullanılmaktadır. Tekneler sadece 14 ton ağırlığındadır, torpil salması ise 7.4 ton ağırlındadır. Yatlar 2 dümen palası ile desteklenmiştir. Yatların su kesimi 4.5 metreyi bulmaktadır. İnanılması belki kulağa imkansız geliyor ama bu tekneler rüzgardan hızlı gidebilmektedirler. Baş taraftan 40 derecelik bir açıyla rüzgarı aldıklarında 9 knot gerçek rüzgarda, 11 knot hıza ulaşabilmektedirler.
Bu yarış için her şey 1979 yılında başlamıştır. Maceracı ve okyanusları tek başına geçmek isteyen David White, 56 feet boyunda okyanusu tek başına geçmek için bir tekne yapımına başladı. David çevresindekilere okyanusta onunla tek başına yarışmaları için davette bulundu. Bundan 3 yıl sonra , 1982 yılında 17 maceracı Newport’un Geot adasından yarışa başladılar. Yarış Newport da başlayıp gene orada bitecekti. Fakat bunun için yarışı 4 bölüme ayırdılar. Sidney, Cape Town, Rio De Janiero ve sonunda gene Newport etabı olacaktı. Bu yarış sırasında yelkende hız rekorları kırıldı ve herkesin gözü artık okyanus yarışlarında olmaya başladı. Ayrıca yarış sırasında Fransız bir yelkencinin yatının devrilmesi sonucunda, yelkenci 59 saat kurtarılmayı bekledi. Yarışın bir ayağını Japon bir taksi şoförünün kazanması ve bir yelkencinin uyuması sonucu kayalarda yatını parçalaması ilk yarışa büyük damgasını vuran olaylar arasında yerini aldı. Bu yarış 1986 yılından itibaren her 4 yılda bir düzenlenen bir gelenek haline geldi. 2006 yılından bu yana bu yarış için eco 60 sınıfındaki tek tip yelkenli yatlar kullanılıyorlar. Önümüzdeki yarış 2010 yılının ilk aylarında start alacak. Yelkenciler her etapta 3000 deniz milinden daha fazla bir mesafeyi tek başlarına yarışarak geçiriyorlar. Bu yarışı kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Bu yarışların dışında dünya üzerinde her yıl binlerce kısa veya kıyı sayılabilecek tipte yat yarışları ve trofeleri yapılmaktadır. Örneğin İtalya’da yılda bir kez düzenlenen bir gezi trofe yarışına her boyuttan tam 1200 yelkenli yat aynı anda katılmaktadır.
Ülkemizde ise ilk yat yarışları Yeşilköy – Moda – Adalar Bölgesi’nde yani İstanbul’da sahildeki kulüplere bağlı yat sahiplerinin kendi aralarında 1850’li yıllarda yaptıkları yarışlarla başlar. Türkiye, Uluslararası Yat Yarış Birliği’ne 1932 yılında katılmasına rağmen bir yelken federasyonun kurulması 1957 yılını bulmuştur. Ülkemizdeki en uzun yat yarışı 38 yıl önce başlamıştır. Deniz Kuvvetleri Kupası olarak da bilinen ve İstanbul’dan başlayıp güney Ege’de son bulan bu yarış bizim en uzun yat yarışımızdır. Bu yarışa son yıllarda toplam her yıl 70 ile 90 yat arasında bir katılım gerçekleşmektedir. Güvenlik bakımından bazı kurallar getirilen bu yarışta bazı zmanalarda çok zorlayıcı koşullarda gerçekleşebilmektedir. Özellikle İstanbul Boğazı’ndan start alıp Çanakkale Boğazı gibi çok işlek bir boğazı her yıl gemi trafiği akarken geçebilmek dünya üzerindeki birçok yelkencinin yaşayamayacağı eşsiz bir keyiftir.
Deniz Kuvvetleri Kupası’nı geçtiğimiz yıl Bülent Atabay’ın yaptırdığı Orient Ekspres 6 teknesi kazandı. Farr Yat tasarımına ait olan tekne, 55 feet boyunda ve tamamen Bülent Atabay’ın tersanesinde inşa edildi. Rakiplerine 9 saat gibi açık ara fark atan tekne geçtiğimiz yılın yarışına damgasını vurdu.
Ülkemizde yat yarışlarına olan ilgi, katılımcı sayısı ve sponsorların desteği yurt dışındaki büyük yarışlar kadar olmasa da giderek artmaktadır. Örneğin her yıl Marmaris’te düzenlenen Uluslar arası Marmaris Yat Haftası yarışları, koy içinde görsel bir şölen olmasının yanında, yabancı katılımcıların sayısı bakımından her geçen gün daha da büyüyor. Üstelik artık katılımcılar sınırlandırılmak zorunda kalınıyor.
Son yıllarda yat yarışlarımızda Farr 40, Mum 30, First 40.7 gibi teknik yarış yatlarının parkurlara girmesi rekabeti oldukça arttırdı. Hatta bu rekabet sonucunda gelişen yatçılarımız, Çin, Fransa gibi yurt dışında önemli dereceler almaya başladılar. Özellikle 2010 yılı Türk yat Yarışçıları için yurt dışında seslerini duyurdukları harika bir yıl olarak tarihe geçti. Küçük yelkenli teknelerdeki yurt dışındaki başarılarımızın yanında yat alanında da gelişme sağlayabildiğimiz bu yıl çok güçlü bir şekilde kendini gösterdi. Umarım yatçılık sektörümüz de hızlı gelişerek çok daha katılımı fazla ve rekabeti bol yarışlar görebileceğiz.