Marinalarda, seyir sırasında ve günlük hayatımızda, denizcilik terimleri yerine kendi dilimizi oluşturmaktayız. Denizciliğe yakışmayan basit erimler kullanmakayız. Belki farkında olmadan söylüyoruz veya terimleri bilmeyenlerin anlamasını sağlıyoruz ama ortaya oldukça gülünç cümleler çıkıyor. Bunların bazılarını sizinle paylaşmak istedim.
Tramola yerine ‘’dönüyorum ağabey’’
Alesta yerine ‘’haydi hemen ağabey’’
Kerteriz yerine ‘’hedefe bak’’
Pruva yerine ‘’önüm,burnum’’
Neta yerine ‘’önümüz açık,tekne yok ağabey’’
Sancak kıç omuzluk yerine ‘’arka sağdan tanker geliyor”
Orsa yerine ‘’ön yandan rüzgarı alıyoruz’’
Yol hakkı yerine ‘’ben aradan geçerim ağabey’’
Pasarella yerine ‘’koy şu tahtayı,binelim’’
Vardevela yerine ‘’yan teli tut,yatınca düşme’’
Palamar yerine ‘’ver şu ipleri bakayım’’
Mayna yerine ‘’al artık şu yelkeni aşağıya’’
Lumbuz yerine ‘’camı kapa,su gelmesin’’
Ama en önemli terimimiz gene bizim ürettiğimiz ‘’Mangal’’ terimi. Evet mangal dedim. Nedense yelkenli teknemi gösterdiğim arkadaşlarım veya yelken eğitimine gelen öğrencilerimin büyük bir oranından ;
Bu tekne devrilir mi?
Orsası nasıl?
Sert havada serpinti geliyor mu?
Motor gücü yeterli mi?
Ne kadar açılabiliriz?
Yanaşması kolay mı? gibi saçma da olsa denizle, yelkenle alakalı bir soru beklerken ; ‘’neresinde mangal yapılıyor?’’ yada ‘’teknede mangalı ne zaman yapıyoruz?’’ sorularıyla karşılaşıyorum.