Ahtapotlar, uzun kolları ve kocaman kafaları ile her zaman ilgi odağı olmuşlardır. Bir çok kişi tarafından korkulu gözlerle bakılan ve bazı korku filmlerine konu olmuş dev ahtapotları biliyorsunuzdur. Ahtapotlar, 8 adet ve üzerlerinde vantuzlar bulunan güçlü kollara sahiptir. Dünya üzerinde 300’den fazla türde ahtapot türü vardır. Kafadan bacaklılar sınıfına aittirler.
Deniz yıldızları gibi ahtapotlarda oldukça köklü bir geçmişe sahiptir. 296 milyon yıl önce de yaşadıkları tespit edilmiştir. Dinazorların neslinin tükenmesinden çok daha eskiden yaşadıkları bilinmektedir. Kalamar ve mürekkep balıkları da kafadan bacaklı olmalarından dolayı bir ahtapot türü sayılmaktadırlar.
Ahtapotlar oldukça yumuşak bir gövde yapıya sahiptir. 8 uzun kolları vardır. Yumuşak olduğu için çok iyi şekilde şekil değiştirebilir ve kendi boyutundan çok daha küçük yerlere, gövdesini sıkıştırarak girebilir. İki gözü vardır, ağzı ise kollarının ortasında yer alır.
Ahtapotların erişkinlerinin genellikle 15 kg ağırlığında olduğu ve kollarının açıklığının yaklaşık 4 metre olduğu kabul görmektedir. Bugüne kadar bu türdeki bir ahtapot için kaydedilmiş en fazl ağırlık 71 kg olmuştur.
Ancak Kuzey Pasifik’te dev ahtapot yaşadığı bilinmektedir. Pasifik Okyanusu’nda 272 kg ağrılığında ve 9 metre kol açıklığında ahtapot kaydedilmiştir.
Bu dev ahtapotların yanında boyları 2 cm’yi geçmeyen kafadan bacaklı küçük ahtapot türleri de bulunmaktadır.
Ahtapotlar, düşmanlarından korunmak için oldukça etkili özelliklere sahip bir canlı türüdür. Saklanma ve kamuflaj yeteneklerinin gelişmesinin yanında, çok hızlı hareket edebilme ve korunabilmek için mürekkep fışkırtma özellikleri vardır.
Ahtapotlar saatte 40 km hıza ulaşabilirler. Bu hız, deniz canlıları kıyaslandığında, Barakuda balığının maksimum hızına neredeyse eşdeğer bir hızdır. Bu hıza yapıları gereği uzun süreli ulaşamazlar sadece tehlike anında püskürme hareketi sonucu hızlanabilirler.
Bulundukları ortamın rengine göre, karada yaşayan sürüngenlerden olan bukalemunlar gibi renk değiştirerek uyum sağlayabilirler. Bu sayede kamuflaj olarak, avcılarından korunabilirler. Bu yüzden ahtapotlara ‘’deniz bukalemunları’’ da denmektedir.
Florida bölgesinde yalayan bir ahtapot türü, bir kaç saniye içinde yeşil, mavi, kırmızı ve beyaz rengine bürünebilmektedir.
Tüm ahtapotların içlerinde belirli bir oranda zehir bulunur. Ancak sadece mavi halkalara sahip olan ahtapotlar insanlar için ölümcül oranda zehir taşıyabilirler. Ülkemizde zehirli ahtapot bulunmaz, mavi halkalı zehirli türleri, Pasifik Okyanusu’nun doğusunda mevcuttur. Genellikle, zehir ahtapotun tükürüğünde bulunur. Bazı avlarını, tükürükleri ile felce uğrattıktan sonra yerler.
Ahtapot zehirinin, henüz bulunan bir pan zehiri yoktur. Saldırgan değillerdir, tahrik edildiklerinde ya da yanlışlıkla üzerlerine basıldıklarında ısırırlar.
Ahtapotlarının beyinlerinin büyüklüğü bazı omurgalı canlılardan bile beyin-vücut kütle oranı bakımından fazladır. Ahtapot ve mürekkep balığı yumuşçakcalar içinde en büyük beyin kütle oranına sahiplerdir.
Ahtapotun sinir nöronları kollarındadır ve bu sayede çok daha hızlı bir şekilde algılarını kullanabilir.
Ahtapotlar üzerinde yapılan deneylerde, zeka yetenekleri olduğu gözlemlenmiştir. Bazı deneylerde kısa ve uzun süreli bellek sahibi oldukları keşfedilmiştir. Öğrenme yeteneklerine sahip oldukları da kanıtlanamasa da gerçekliği henüz netleşmemiştir.
Problem çözümüne sahip oldukları görülmüştür. Oyun olarak tanımlanabilen hareketlere sahip oldukları gözlemlenmiştir.
Ahtapotların yaşam süreleri çok uzun değildir. Bazı türleri altı ay kadar yaşayabilirler. Ahtapotların yaşamları üremeleri ile ilgilidir. Ahtapotların üreme organları hormonların etkisi ile sindirim bezlerinin etkinliğini kaybetmesine neden olur. Bunun sonucunda ahtapotlar açlıktan ölürler.
Kuzey Pasifik Dev ahtapotu ise yaklaşık 5 yıl kadar yaşam süresine sahiptir. Ahtapotların Hareketi Genellikle uzun kolları ile sürünerek hareket ederler. Aceleleri olmadıklarında hızlı hareket etmezler. Kollarını uzatarak güç alarak, zeminde hareket ederler. Kollarındaki vantuzlar sayesinde, rahatça tutunabilirler. Tehlikelerden kaçmak için su püskürterek fırlayabilirler. Mantolarından dışarı püskürttükleri suyun zıt etki yaratması ile hızlıca fırlayabilirler.
Ahtapotların hepsi hayatta kalabilmek için avlanmak zorundadırlar. Etobur canlılardır. Kayaların aralarında yaşamalarının sebebi saklanmaları ve yem bulabilmeleri içindir.
Deniz tabanında yalayan ahtapotlar, deniz solucanlarını, deniz salyangozlarını ve kabuklular ile beslenirler. Pasifikte bulunan büyük ahtapotlar ise yengeç, midye, istiridye gibi canlıları rahatlıkla yerler.
Zekaları sayesinde, midyelerin kabukları arasına taş sokarak, kapanmalarını engellerler ve içlerini yerler.
Vücutları nemli olduğu için kara koşullarında uzun süre yaşayamazlar. Çok nadirde olsa büyük ahtapotların, kumsallarda bulunan yengeçleri avlamak için karaya çıktıkları görülmüştür.